Elektriğin tarihçesi

Elektriğin tarihçesi

Elektrik tarihi, elektriğin kullanımı günümüze kadar gelirken geçirdiği dönüşümleri, yaşam ve teknolojinin gelişimine etkilerini ve bu gelişime katkıda bulunan bilim insanlarını anlatan tarihtir.

Tabiat belirli kurallar çerçevesinde işler ve insanlar tabiatta yaşamalarını sürdürürken bu kuralları çözerek yaşamlarını kolaylaştırmak için, tabiatın kurallarını keşfederek dünyayı kontrol etmeye çalışırlar. Bilim ve teknoloji  insanların elinde büyük bir güç durumuna gelmiştir. Teknolojileri kullanarak yaşamı kolaylaştıran ve dünyanın  kontrolünü yapan topluluklar, öbür topluluklar karşısında itibar  ve saygınlık kazanmıştır.

Manyetizma (mıknatıslık) ve elektrik,

eski çağlardan beri bilinen gerçeklikler olmasına rağmen mekanik ve hidrolikteki bilimsel gelişmelerin tamamlanmaması, malzeme konusunda karşılaşılan zorluklar ve bu konuya ilginin oldukça düşük bir biçimde sadece manyetizma ile kısıtlı kalması nedeniyle elektrik kullanımının gelişimi, 16. yy’ a kadar gecikmesine sebep olmuştur. Gelişmeye başlayan elektrik teknolojisi dünyada köklü değişikliklere yol açmıştır. İnsan yaşamını tümüyle değiştirecek duruma gelmiştir.

Elektrik sözcüğünün  kökeni eski Yunanca’dan gelmektedir. Antik Yunanca’ da kehribar anlamına gelen elektron sözcüğü, yeni Latincede kehribar gücü anlamına gelen electrica kelimesi olarak kullanım alanı bulmuştur.

1600 yılında Elektrik kavramını inceleyen ilk bilim adamı William Gilbert tarafından kullanılan electricus  kelimesidir.  1752’ de Franklin uçurtma deneyi ile yıldırımın elektriksel bir dolgu olduğunu, artı ve eksi yüklerden meydana geldiğini tespit edip adlandırmıştır.

18. yy ortalarında ise sürtünme, elektriklenme gibi sebeplerle cisimlerin artı veya eksi yükle yüklendikleri ve yükler arasındaki ilişkilerin olduğu ortaya çıkarılmıştır.

İngiliz yazar Sir Thomas Browne (1605-1682) tarafından 1646’ da yayımladığı Pseudodoxia Epidemica adlı eserinde elektrik olarak ilk kez kullanılmıştır. Sonraları İngilizce ve Fransızca’ya geçen kelime dilimize de elektrik olarak kazandırılmıştır. Elektrik kelimesi, bütün dünya dillerine aynıdır.

İlk Çağ Elektrik Tarihi

Elektrik tarihi elektrostatik-nedir kavramıyla başlar.  Bu kavram sürtünme ile cisimlerin elektrik yükü kazanması olarak tanımlanabilir. M.Ö 600 yılında yaşayan yunan filozofu Thales kehribar çubuğunu bir çuhaya sürterek, çubuğun saman parçalarını çektiğini görmüştür. Uzun süreli ovmalarda ise insan vücuduna yaklaştırıldığında küçük kıvılcımlar çıkardığını fark edip bazı araştırmalarda bulunmuştu. Tales’in incelediği şey bugünkü statik elektrik idi ve insanlık tarihinde statik elektrikten ilk defa söz edilmesi, Tales’in yaşadığı Eski Yunan dönemine  rastlamaktadır.

Eski çağ tarih kayıtlarında elektriğin bundan sonraki ilk anılması Miletli Thales’ten 300 yıl kadar sonrasına rast gelmektedir. Theophrastus,  kendi zamanında lyncurium adı verilen ve günümüzde turmalin olduğu sanılan şeffaf bir taşın küçük kütleleri kendine çektiğini görmüş ve kayıt etmişti.

Pliny, torpido adlı temas edildiğinde şok etkisi yapan balıktan söz etmişti, fakat bu etkinin kehribar yada turmalin maddelerinin etkisiyle aynı olduğu fark edilememişti. Elektriğin tıbbi amaçlar için ilk kullanımı da bu 5. yy’a dayanmaktadır.

Orta Çağ Elektrik Tarihi

Ortaçağ’da Avrupa’da bilim gerilemişti. Savaşların uzun sürmesi, yönetim içinde din etkisinin artması, bilimin dine karşı çıkmak olarak algılanacağı korkusu gibi sebeplerden bilim tarihi karanlık çağa girmişti. Orta  çağda bilimin her dalında görülen durgunluk elektriğide etkilemişti. Bu çağda gerçekleşen tek yenilik elektrik ile manyetizmanın arasındaki benzerlik ve farkların açıklanmasıydı. Manyetizmanın, elektrikten  uzun bir geçmişi vardır. MÖ 900′ lü yıllarda bir çoban, farklı bir taş türünün demiri kendisine çektiği keşfetti. Bu günkü adıyla mıknatısın gücü kehribarın çekme gücüne benzediği için, eski çağlarda elektrikle manyetizma sık sık karışmasına sebep oluyordu.

İkinci yy da Çinliler, mıknatısın şerit haline getirilerek serbest bir biçimde dönmeye bırakıldığı zaman kuzey – güney yönünde sabit kaldığı keşfedildi. Mıknatısın bu yön bulma yeteneği sayesinde Çinliler manyetik pusulayı icat etmişlerdi. Manyetizma ve bu pusulalardan Avrupa’da ilk kez 1180 yılında Alexander Neckam, manyetizma ve bu pusulalardan söz etmişti.  Bu gelişme ile denizcilikte yön bulma sorunu tarihe karışmıştı.

Manyetik pusulanın Avrupa’ya gelmesi ile birlikte bu konudaki araştırmalarda bir oldu. Fransız askeri mühendis Petrus Peregrinus 1269’ da Mıknatıs Hakkında bir mektup yazdı.  Bu mektupta, manyetik kutuplardan (manyetik kuvvetin en yüksek olduğu bölge), aynı kutupların birbirini itip farklı kutupların birbirini çektiğinden, mıknatısın kuzey – güney kutuplarının nasıl belirleneceğinden söz etmişti. Manyetik kutup tanımının yapıldığı bu mektupta ayrıca mıknatısların bölünmesi ile yeni kutup ve iki ayrı mıknatıs meydana geldiği de anlatılmıştı. Ayrıca manyetik devre kullanılarak sürekli hareket elde edilmesi hakkında çalışmalar da vardı.

Manyetik devrelerle sürekli hareket etme çalışmaları Yakın Çağda gerçekleşen elektrik makineleri devrimine benzemekteydi. 300 yıl kadar yeni bir durgunluk çağına giren elektrik çalışmaları, Rönesans’la birlikte büyük bir  hız (ivme) kazandı.

Yeni Çağ Elektrik Tarihi

Avrupa’da matbaanın icatı ile basılı yayınlar yaygınlaşmış böylece bilgiye kişiler kolayca ulaşmış, insanlar ve bilim üzerinde kilise baskısı giderek azalmıştır. Bu gelişmelerin ardından rönesans ve reform hareketleri başlamış, dünyanın kaderini değiştirecek teknolojik gelişmeler büyük ivme kazanmıştır. Günümüzdeki elektrik-elektronik bilimlerinin gelişmesi yeni çağdaki çalışmaların eseridir.

Rönesans manyetizma alanında yazılmış en detaylı kitaptı. William Gilbert bu eserinde yerküreden ilham alarak büyük bir mıknatıs parçasını küre haline getirerek, Dünya’nın büyük bir mıknatıs olduğunu ortaya attı. Bu deneyi ile kürenin manyetik kutuplarını buldu, pusulaların neden kuzeye yöneldiğini açıkladı ve pusula iğnesinin manyetik eğilmesine bilimsel açıklama getirdi. William Gilbert, kehribarın çekim gücü elektrostatik çekim ile manyetik çekim arasında bir ayrım olduğuna kanaat getirdi. Her bir mıknatısın görünmez bir etki alanı içinde olduğunu ve demir parçalarını nasıl çektiğini söylemiştir. Gilbert, sürtme ile oluşan elektriklenmeyi manyetik olaylardan ayırmayı bilmiştir.

1672′ de Otto Von Guericke: Kükürt bir küreyi döndüren bir cihaz yaptı. Yün parçasını dönen küreye tutarak bir kıvılcım üretti. Bu cihaz, sürtünme yoluyla elektrik üreten ilk üreteçtir.

1727′ de Gray elektrik iletimi konusunda deneyler yaptı. Daha sonra bu deneyler Guillaume Dufay tarafından doğrulandı ve birçok cismin (insan vücudu da bunun içinde) elektriklenebileceğini kanıtladı.

1729’da İngiliz Stephan Gray metallerin iletken ametallerin yalıtkan olduğunu keşfetti.

1733 yılında Fransız kimyacı Charles François du Cisternay iki türlü elektrik yükü olduğunu bulmuştur. Bu yükler artı ve eksi yüklerdir.

1745 : Hollandalı Peter Van Musschenbroek elektrik depo edebilen , su dolu cam kavanoza batırılmış metal çubuktan meydana gelen Leyden Şişesi’ni yaptı ki bu tarihin ilk kondansatördür (sığacı).

1746 : Benjamin Franklin Elektrik yüklerindeki artı ve eksi uçlarını keşfetti. Benjamin Franklin, elektrik yüklerinin artı ve eksi olarak belirlenip adlandırılmasını sağlayan kişidir. Franklin, yaptığı deneylerin sonunda elektriğin belirli yerlerde  fazla yada eksik ölçülerde bulunabilen bir sıvı olduğu görüşüne vardı. Elektriğin eksikliği veya fazlalığı bulunan cisimlerin birbirini ittiğini, birinde eksiklik  diğerinde fazlalık olan cisimlerin birbirini çektiğini ileri sürmüştür. Fazlalığı artı elektrik, eksikliği eksi elektrik olarak isimlendirmiştir. Elektriğin korunumu prensibini ortaya attı

1752 : Benjamin Franklin gök gürültülü havada bir uçurtma uçurarak ipek bir iple yüklü buluttan Leyden şişesini doldurdu. Şimşek ile elektrik arasında bağıntı kurdu. Bu deney paratonerin (yıldırımsavar) bulunmasına yardım etti.

1759 : Franz Maria Aepinus Paralel plakalı kondansatörü yaptı.

1770’ler : Henry Cavendish Potansiyel fark, sıfır referans nokta, toprak gibi teorileri ortaya atarak, kendisinden sonra Coulomb ve Ohm’un çalışmalarının yolunu açtı.

1777 : Fransız fizikçi  Coulomb yüklü iki metal küre veya iki mıknatıs kutbu arasındaki itme veya çekme kuvvetini ölçebilen burulmalı tartı cihazını gerçekleştirdi.

1785 : Coulomb bulduğu tartı cihazını kullanarak iki yük arasındaki itme veya çekme kuvvetinin, yüklerin çarpımı ile doğru, aradaki uzaklığın karesi ile ters orantılı olduğunu deneysel olarak gösterdi. Coulomb kanunu, Newton’un kütle çekimi yasasının elektrikteki karşılığıdır

18. yy

1794 : İtalyan fizikçi Alessandro Volta, çinko ve gümüş plakalar arasına tuz karışımlı sıvı koyarak elektrik akımı elde etti. Tuzlu su elektrolit, çinko ve gümüş ise elektrottur. Bu maddeler ile aralarındaki kimyasal tepkimeler sonucunda elektrik üretimi yapılıyordu. Bundan önceki insan yapımı bütün elektrik kaynakları statikti.

1796 : John Frederick Daniell, Elektrot yapımında farklı araçlar kullanarak günümüzde kullanılan pillere temelini oluşturan tasarımlarda bulundu.

1800 : Volta’nın tasarımını geliştirilerek ilk ticari piller üretimi yapıldı. Bilim insanları, kimyasal değişikliklerin elektrik, elektriğinde kimyasal değişiklik yarattığını anladılar.

1800 : İngiliz William Nicholson, elektrik akımı kullanarak suyu hidrojen ve oksijen gazlarına ayrıştırmayı başardı.

19. yy

19. Yüzyıl başında Volta elektrik pili bulundu. Böylece pratik bir akım kaynağı elde edildi. Bu buluştan sonra elektrik akımı ile statik elektriğin aynı olgunun farklı görünümleri olduğu anlaşıldı.

1807 : Humphry Davy, özel yapılmış güçlü bir Volta pilini kullanarak bileşikler içinden elektrik akımını geçirmek suretiyle sodyum ve potasyumu bileşiklerinden ayırdı. Yeni metaller keşfetti.

Bundan sonraki araştırmalar da, elektrikle kaplama, elektrolitik arıtma ve elektrokimya endüstrisini geliştirdi.

1808: de elektrik akımının etkileri ile ısı veya ışık enerjisine dönüştürülebileceğini ortaya kondu.

1819 : Danimarkalı Hans Christian Oersted, bir telin içinden akım geçirildiği zaman elektrik akımının telin etrafında bir manyetik alan meydana getirdiği sonucuna vardı. Elektrik akımı ile manyetik alan yaratarak elektrik ile manyetizma arasındaki ilişkiyi kanıtladı.

1819 : Fransız matematikçi ve fizikçi André Marie Ampére, Oersted in olgusunu betimleyen ve Ampère Yasası olarak adlandırılan manyetik alan ile bu alanı doğuran elektrik akımı arasındaki bağıntıyı formüle etti. Elektrodinamiğin de kurucusu olan Ampére aynı zamanda elektrik ölçme tekniklerini de geliştirerek elektrik akımını ölçen bir cihaz yaptı. Anısına elektrik akımı birimi amperdir.

1827 : Alman fizikçi Georg Simon Ohm, İletkenlerden geçen elektrik akımına ilişkin çalışmalar yaparak Ohm kanunu olarak bilinen, bir iletkenden geçen akımın iletkenin uçları arasındaki gerilim ile doğru, iletkenin direnciyle ters orantılı olduğunu formüle etti, Anısına elektrikte direnç birimi ohm dur.

1829 :İskoç asıllı Amerikalı Joseph Henry, Demir çekirdek etrafında tel sarımı suretiyle yaptığı bobin ile güçlü manyetik alan yaratarak bir tondan fazla metali kaldırmayı başardı.

1831 : İngiliz fizikçi ve kimyager Michael Faraday, bir buhar makinesi ile bakır bir plakayı bir mıknatısın yarattığı manyetik alan içinde döndürerek elektrik üretti. Bu ilk generatördür.

1831 : Joseph Henry, Faraday’ın buluşunu tersine çevirerek, manyetik alandan elektrik akımı geçirerek  bir bakır çemberi döndürmeyi başardı. Bu bir elektrik motorudur ve tarihte ilk kez, elektrik enerjisi makinelere güç vererek iş yapılmasını sağlıyordu.

1833 : Alman fizikçi Wilhelm Weber,ve Karl Friedrich Gauss, İki bina arsındaki ilk telgraf işlemini başardılar. Elektrik ölçüm için ilk uyumlu ünit sistemlerini buldular. Gauss jeomanyetik alanın yönü ve kuvvetini kaydetmek için Avrupa gözlem ağı organize etti

1834 : Alman fizikçi Heinrich Lenz, Akan bir elektrik akımına ters yönde bir direnç vardır. Kuramı onundur ki Lenz yasası olarak bilinir.

1841 : İngiliz fizikçi James Prescott Joule, Isının mekanik iş ile olan ilişkisini keşfetti. Bu keşif, enerji korunumu teorisine ve oradan da termodinamiğin birinci kanunu’nun eldesini sağladı. İş birimi joule, onun anısına verilmiştir. Lord Kelvin ile mutlak sıcaklık skalasını (ibre) geliştirmiştir. Joule kanunu olarak bilinen bir direnç üzerinden geçen elektrik akımının ısı yaydığı onun buluşudur.

1844 : ABD’li bulucu Samuel Morse, kısa ve uzun sinyalleri bir hat ile göndermekle ilk elektrikli telgrafı yaptı. Kısa ve uzun sinyallerin harflerdeki kodlamasına, Samuel Morse anısına Mors alfabesi adı verilir.

1845 : Alman fizikçi Gustav Robert Kirchhoff, Devre analizi olan “Bir noktaya giren ve çıkan akımların toplamı sıfırdır. Kirchhoff I”, “kapalı bir devrede harcanan gerilimlerin toplamı, sağlanan gerilimlerin toplamına eşittir. Kirchhoff II” kanunlarını yayınladı.

1851 : Heinrich Ruhmkorff, Çift kat sarımlı indüksiyon bobinini buldu. Bu buluş AC trafonun gelişimine önderlik etmiştir.

1864 : İskoçyalı matematikçi ve fizikçi James Clerk Maxwell, Kuantum fiziği öncesi bilinen bütün elektrik ve manyetik kuramları açıkladı. Maxwell denklemleri olarak bilinen dört temel denklem onun tarafından ortaya atılmıştır. James Clerk Maxwell elektrik, manyetik ve optik olguları elektromagnetizma altında birleştirdi. Elektriğin endüstriye girişi 19. Yüzyılın ikinci yarısında başlar. 1873’ de elektrik enerjisinin enerji iletim hatları ile iletilebileceği ispat edildi.

1869 : William Crookes, ve Johann Wilhelm Hittorf, Birbirilerinden ayrı olarak katot ışınlarını buldular.

1873 : Selenyumun foto-elektrik etkisi de bulunmuştur. 1879’ da fotoğrafların sırayla iletilmesi düşünülmüştür.

1876 : ABD’li Charles Francis Brush, Elektrik çalışma akımı üretebilen açık bobin dinamoyu buldu.

1876 : ABD’li Alexander Graham Bell, Elektrik titreşimlerini sese dönüştürerek telefonu buldu.

1877 : ABD’li Thomas Alva Edison, Sesi kaybedip yineleyebilen gramofonu (fonograf) geliştirdi.

1879 : Edison karbon flamanlı akkor lambayı bularak diyot lambanın esasını ortaya koydu ve patent başvurusu yaptı. Üç yıl sonra New York sokaklarında bu lambalar ışıyordu. Edison yaşamı boyunca gerçekleştirdiği hareketli resim kamerası, teyp, projektör gibi çeşitli buluşları için 1093 patent almıştır.

1879 : Brush ark lambaları Cleveland caddelerini aydınlatmak için kullanıldı.

1880 : San Fransisko da elektrik satmak için ilk şirket kuruldu. (California Electric Light Company)

1881 : E.W. v. Siemens tarafından elektrikli tramvay yapıldı.

1882 : Dünyanın ilk merkezi güç üretim tesisi doğru akım (DC) güç sistemli The Pearl Street Station New York’ta Thomas Edison tarafından açıldı.

1882 : Wisconsin’de ilk hidroelektrik santral açıldı.

1883 : Nikola Tesla, Tesla bobinini buldu. Bu, elektriğin gerilimini dönüştürebilecek ve uzak mesafelere iletmeyi kolaylaştıracak bir trafo olup Tesla’nın alternatif akım projesinin önemli bir ayağıdır.

1884 : İngiliz mühendis Charles Algernon Parsons, ilk başarılı buhar türbinini yapan kişidir. Elektrik Jeneratör (generatör) lerini döndürmede kullanılmıştır..

1886 : ABD’li fizikçi William Stanley Jr, İndüksiyon bobin transformatörünü ve alternatif akım sistemini geliştirdi

1886 : ABD’de 40-50 adet su gücü ile çalışan elektrik üretim tesisi hizmette ya da yapım halindedir.

1887 : Nikola Tesla, alternatif akım generatörü buldu. Böylece elektrik enerjisi uzun mesafelere kolaylıkla iletilebilecekti.

1888 : Heinrich Hertz, yıllar önce Faraday ve Maxwell tarafından bahsedilmiş radyo dalgalarını keşfetti ve ölçtü.

1889 : ABD’de üretimlerinin tamamını ya da bir bölümünü su gücünden sağlayan elektrik şirketi sayısı 200’ü bulmuştur.

1889 : İlk ticari uzun mesafe doğru akım ENH Portland şehri ile Willamette şelalesi üretim tesisleri arasında kuruldu.

1891 : İlk belediye elektrik sistemi Northwest-Ellensburg, Washington.

1892 : İtalyan fizikçi Guglielmo Marconi, sinyalleri birkaç km uzağa ulaştırarak’ telsiz telgraf patentini aldı. Daha sonra ilk kıtalararası radyo sinyalini göndermeyi başardı. 1901’de, İngiltere Cornwall’dan gönderilen sinyaller, Kanada’dan alındı. Bu olaydan sonra birçok yerde telsiz telgraf istasyonları kurulmaya başlandı.”Bilinenin aksine “Radyo”, Marconi’nin icadı değildir. Amerikan Yüksek Mahkemesi, ölümünün ardından Radyonun mucidinin Nicola Tesla olduğuna hükmetmiştir.”-78.190.245.209 19:57, 9 Şubat 2013 (UTC) Elektrik ve Modern Bilime Katkısı

1895 : Alternatif akım üreten ilk generatör Niagara şelalesine kurulmuştur.

1897 : Joseph John Thomson, elektronu keşfetti. Bu buluşlardan sonra elektroniğin ayrı bir bilim dalı olarak gelişimi başladı. 1907’ de triyot lamba bulundu. 1923’ de ikonoskop lambası bulunarak TV’ nin gelişmesi sağlandı.

1897 : Nicola Tesla, iki patent başvurusunda bulundu; ‘Elektriksel Enerjinin İletimi İçin Bir Sistem’ ve ‘Elektriksel Enerjinin İletimi İçin Bir Cihaz’ Böylece resmen “Radyo” doğmuş oldu. Birkaç yıl önce Hertz tarafından bulunan ve de ölçümlenebilen radyo dalgaları, Tesla ile hayat buldu ve insanlığın hizmetine girdi.

1900’ler :Charles Proteus Steinmetz, Alternatif akım doğal kompleksi matematiksel analizini yazdı.

1900 : ENH’de en yüksek gerilim: 60 kilovolt.

20. yy

1908 : İlk komplike üretim tesisi Columbia Nehri üzerine inşa edildi.

1911 : Elektrikli klima W. Carrier tarafından yapıldı.

1913 : İlk hava kirliliği kontrol cihazı. Kül tutucu

1913 : Elektrikli buzdolabı – A. Goss.

1923 : Rus asıllı ABD’li elektrik mühendisi Vladimir Kosma Zworykin’ ilk kez resim tarama yöntemini tümüyle elektronik olarak yapan ikonoskopu buldu. Ertesi yıl da kineskop olarak adlandırılan resim tüpünün patentlerini aldı. Bu iki buluş, ilk televizyon sisteminin oluşturulmasına temel oluşturdu. 1950’li yıllarda televizyon artık izlenilmeye başlanmıştı.

1923 : Fotoelektrik hücreler keşfedildi.

1930 : ABD’li elektrik mühendisi Vannevar Bush’un yönetiminde Cambridge’de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT)’nde ilk bilgisayar yapıldı.

1933 : 40 yıl boyunca dünyanın en büyük su santralı ünvanını elinde bulunduracak 6180 MW gücündeki Grand Coulee barajı ve HES yapımına başlandı

1942 : İlk elektronik bilgisayarın yapımına başlandı ve aygıtın yapımı 1945’da bitirildi.

1947 : John Bardeen, Walter Houser Brittain ve William Bradford Shockley ABD’deki Bell Laboratuvarları’nda transistörü buldular. Elektrik sinyallerinin yükseltilmesini, denetlenmesini ya da üretilmesini sağlayan bu yarıiletken aygıt nedeniyle Bulucular 1956 Nobel Fizik Ödülü’nü paylaşmışlardır. Elektron lambalarının bütün işlevlerini çok daha küçük boyutlu ve hafif, mekanik etkilere karşı daha dayanıklı, ömrü daha uzun, verimi daha yüksek, ısı kayıpları daha düşük ve harcadığı güç de çok daha az olarak yerine getirebilen transistörler elektronik alanında bir devrim olarak kabul edilir.

1948 : Transistörün bulunması ile bilgisayar teknolojisinin gelişmesine olanak sağlandı.

1958 : Yılında ilk tümleşik devre geliştirildi.

1970 : Yılında bir çok devre elemanı bir yonga (chip) üzerine entegre edilerek, devre yapılmıştır.

1971 : Yılında ilk mikroişlemci gerçekleştirilmiştir.

1953 : İlk 345 kilovolt ENH

1954 : Dünyanın ilk nükleer santrali, Rusya’da elektrik üretimine başladı.

2000 : Deniz dalgasının hareketinden yararlanılarak enerji üretilen ilk santral, İskoçya’da işletmeye alındı.

Türkiye’de Elektriğin Tarihsel Gelişimi

Türkiye’de Elektrik Üretimi

1902’de II. Abdülhamid döneminde Tarsus’ta kurulan bir hidroelektrik santralinde elektrik üretilmiş ve kullanılmıştır.

1914’de Silahtarağa Termik Santrali açılmış, bu tesis 1983 senesine kadar hizmete devam etmiştir.

1948 ‘de Zonguldak’ta bulunan Çatalağzı Termik Santrali elektrik üretmeye başlamış ve 1952’de 154 kV’ luk bir Enerji nakil hattıyla İstanbul’a elektrik desteği yapılmıştır.

1956’de Ankara yakınlarında Sarıyar Barajı ve HES, Adana yakınlarında Seyhan Barajı ve HES, Kütahya yakınlarında Tunçbilek Termik Santrali kurulmuştur.

Yorum Yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir